GÖBEKLİTEPE TARİHİ VE ÖNEMİ

Göbeklitepe Hikayesi ve Önemi

Göbeklitepe resmen keşfedilene kadar yerli çiftçiler tarafından tarım alanı olarak kullanılmıştır. Çiftçilerin bölgedeki taşları yerlerinden oynatması sebebiyle yüzey alanında değişiklikler meydana gelmiştir. Bu süreç içinde bazı taşların kırıldığına dair bilgiler de yer alıyor.

Göbeklitepe’nin önemi öncelikle Taş Devri’ndeki avcı toplayıcı kültür, insanlığın yerleşik hayata geçiş yaptığı zaman aralığı ve tarım bilgilerini derinden sarsmasından gelir. Yani, Göbeklitepe ile bilim dünyası Neolitik Çağ insanlarına bakış açısını tamamen değiştirdi. Öyle ki, bilim insanları Neolitik Çağ insanlarının bu denli büyük yapılar inşa edebileceğini düşünmüyorlardı.

Tarihi 12.000 yıl öncesine dayanan Göbeklitepe’de henüz çalışmalar sürüyor. Şu an elimizde bulunan bilgilerin de yeni bulgularla değişme ihtimali kuvvetli olmakla birlikte Göbeklitepe’nin inşa ediliş sebebi gizemini koruyor. Piramitlerden 8000 yıl, Stonehenge’den 7000 yıl daha eski olan Göbeklitepe’nin bir yerleşim alanı olduğunu gösteren net bir kanıt yok. Bunu destekleyen görüş ise kap, kacak, çöp çukuru, bıçak, kesme aleti gibi bulguların olmadığını savunuyor.

Göbeklitepe hakkında yerel halkın da desteklediği ilginç bir görüş mevcut. Mahmut Kılınç’ın anlattığına göre çocuğu olmayan kadınların bu tepeye gelip dua etmesi bir gelenek halini almış. Bu gelenek Göbeklitepe keşfinin öncesine dayanıyor.

Hikayenin ilgi çekici kısmı ise bu noktada başlıyor. Göbelitepe’deki sütunlardan birinin üzerinde doğum yapan kadın kabartması bulunuyor. Dünyanın bilinen en eski doğum yapan kadın figürü de Göbeklitepe’de

Göbeklitepe hakkında bir diğer şaşkınlık verici iddia ise bu yapının insan eliyle nasıl yapıldıysa aynı şekilde örtülmesi… Yani, inşa eden atalarımız bu yapıyı bir şekilde kapatıp gizlemiş. Yapılmasından yaklaşık 1000 yıl sonra Göbeklitepe, insan eliyle kasıtlı olarak toprakla örtülmüş. Bu iddia, yerdeki toprak tabakasının doğal yolla değil insan eliyle nakledilmiş ve düzeltilmiş olduğu bulguları tarafından kuvvetleniyor.

Göbeklitepe’de bugüne kadar 6 adet yapı ortaya çıkarıldı fakat totalde 20 adet yapı ve 200 adet dikilitaş daha yer alıyor. Bilinen Neolitik Çağ insanlarının aksine tüm bilgileri derinden sarsan Göbeklitepe’de ileri düzey bir mimari tekniği kullanıldığı için çalışmalar her geçen gün önem kazanıyor. Bu sütun ve dikilitaşlarda leopar, yaban domuzu, akrep, leylek, tilki, ceylan, yılan gibi hayvan kabartmaları da yer alıyor. Bu oymalar bilinen en eski 3 boyutlu kabartmalar olarak tanındı.

Ayrıca Göbeklitepe’nin bilinen en popüler özelliği T şeklindeki sütunları. Bu sütunlarda herhangi bir yüz, ifade bulunmuyor. Ancak bu sütunlarda el ve parmak oymaları mevcut olduğu için eğer burası bir ibadet yeriyse T şeklindeki sütunların “tanrı” figürünü canlandırdığı yönünde teoriler mevcut. El ve parmak oyulmuş fakat yüz hatları oyulmamış olduğu için bu sütunlara göksel bir anlam yüklenmiş olabilir.

 

Peki, Göbeklitepe resmen ne zaman keşfedildi?

Her ne kadar yüzey araştırması 1963 yılında yapılmış olsa da Göbeklitepe, Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından 1994 yılında resmi olarak keşfedilmiştir. 1994 yılındaki çalışmalardan önce 1983 yılında ise bölgedeki tarla sahibi çiftçi Mahmut Kılınç’ın tarlasını sürerken bir taşa denk gelmesi ve bu taşı Şanlıurfa Müzesi’ne götürmesi de önemli bilgiler arasında. Ancak müze yetkililerin bu taşın önemini ve tarihi yerini tam olarak kavrayamaması çalışmaları hızlandıramamış.

Neredeyse 11 yıl sonraki 1994 yılındaki çalışma esnasında Göbeklitepe’nin gerçek önemi keşfedilmiştir. Totalde 15 metre yüksekliğinde 300 metre çapa sahip bir alanı kapsadığı belirlenmiştir. 20 farklı daire içinde 200’den fazla sütun bulunur. Bu sütunların her biri 6 metre yüksekliğinde ve yaklaşık olarak 10 ton ağırlığındadır. 

WhatsApp Destek Hattı